26 Ağustos 2015 Çarşamba

İçten ve Dıştan..

Düşünüyorum da..

Detokstur, temizliktir, falan.. hepsi iyi de,

asıl temizlik içten başlamalı bence.

Demek istediğim, hem bedeni hem ruhu temizlemek lazım.

- nefret
- pişmanlık
- kıskançlık
- kırgınlık
- korku gibi bizi içten kemiren duygulardan arınmak lazım.

geçmişte olan kırgınlık, pişmanlık, acı hatıralar, ne varsa

hatalar yaptıysam da, o dönemde en uygun seçenek olduğu içindir.

kendimi affediyor, kabul ediyorum.

evet, belki çok çok iyi bir insan değilimdir ama etrafımdakilere sevgi, merhamet ve sıcaklık dağıtan güneş gibi bir insan olabilirim.

bu bir karar meselesidir bir bakıma..

oturup üzgün, kızgın, acılar içinde, pişmanlıklar içinde debelenen biri değil,

kendi hayatının sorumluluğunu alan biri olmak.

manevi temizliğinin yanında vücut temizliği daha hızlı ve verimli geçecektir eminim.

burada Küçük Prens'in sözleri gelir hep aklıma..

sabah kalkınca önce kendine çeki düzen ver sonra da gezegenine.

etrafıma da şöyle bir göz attım..

tüketici zihniyetine kapılmış gitmişim..

gereksiz o kadar çok şeye zaman ve para harcıyormuşum ki..

önce giysi dolabımı temizledim. iki ay içinde bir kere bile giymediğim ne varsa attım kenara. evet, bu etek çok pahalıydı indirimden zor buldum, yok şu bluz biraz daha zayıflarsam tam olur gibi bahaneleri uyduran kafamdaki küçük cimriye aldırış etmeden hepsini topladım, giyim bağış kutusuna attım.

beni mutsuz eden, çirkin veya şişman gösteren, acı hatırası olan ne varsa attım.

tam yetmiş dört ayakkabım varmış, tam 74 çift!!! ne ara aldım hepsini...

onların da temizliğini yaptım.

sonra da cilt bakımı, kozmetiklere daldım. hediye ettim, attım, pan project listesine koydum.

ve daha çantalar, ıvız zıvırlar var sırada..

ama şimdiden rahatladım.

o kadar çok gereksiz eşya biriktirmişim ki..

ferahladım resmen.

dolabımda ve dolayısıyla hayatımda yeniliklere, yeni heyecan ve yeni insanlara yer açmış oldum.

ya yarın bir gün lazım olursa diye onca şeyi biriktirmekten yoruldum.

böyle giderse o yarını göremeyebilirim de..

onca çöp, pislik ve fazlalıkla insan nasıl yaşar özgür olmak varken

* yükselmek için fazlalıklardan kurtul *





25 Ağustos 2015 Salı

Moritz Yöntemi ile Karaciğer Temizliği Maceram

Şunu başta belirteyim, bütün bunlar benim şahsi tecrübelerim, ikna edeyim derdinde değilim, deneyimlerimi paylaşmak için aktarıyorum, belki birine faydam dokunur. Tıp eğitimim yok (annemin tıp kitaplarını karıştırmak dışında), bütün bunlar benim yıllarca okuduğum çeşitli bilgi, yöntem, sistem ve öğretilerden aklımda kalanlar. Geleneksel tıbbın para peşine düştüğünden beri kendimi onların kobayı olmaktan kurtarmaktır bütün çabam. Derdi varsa şifası da vardır diyerek kendi vücudumu tanımaya koyuldum. Bütün bunlar bu yoldaki adımlarımın kısa hikayesidir. 


Geçen cumartesi (22 Ağustos) 4. temizliğimi yaptım.

Andreas Moritz'in karaciğer temizliği hakkında benim yorumum şu şekildedir.

16 Haziran. İlk temizlik gayet iyi geçti, nasıl bir şey olduğunu bilmediğim için nelerden korkmam gerektiğini de henüz bilmiyordum. Tuz olsun, yağ-limon olsun gayet içimi hoş geldi. O sıralar daha çiğ beslenmenin son demleri olduğundan bu kadar rahat geçmiş, onu sonradan anladım.
Akşam - bağırsak temiz, bir hareketlilik yoktu. Sabah 3.tuz porsiyonundan sonra da sessizdi. Hızlandırmak için sigara içtikten sonra "kapılar açıldı". 4.porsiyonla birlikte pis su borusuna benzettim, içimden pis su akıyordu, içinde ufak açık yeşil renkte taşlar gelmişti, fazla değildi 20 kadar taş düştü. Ayrıca bol miktarda beyaz-sarımsı köpük geldi, adamın yazdığına göre köpük = bağırsaktaki kolesterol ve değişik mikroorganizmalar vs içerirmiş, kurtulmam iyi oldu.

7 Temmuz. İkincisinde adamın net bir şekilde belirlediği saat ayarını bozdum bilerek, yani tam tamına uygulamazsan da sonuç verir mi? Verir. Ancak dediğini yaparsan süreci daha rahat atlatırsın, tek farkı buymuş. Tuzun tadını aldıktan sonra bu seferki "ziyafet" boğazımdan zor geçiyordu. Yağ-limon içiminde bir sıkıntı yok. Yavaş yavaş normal beslenmeye geçtiğimden ve o gün protein tüketmemden dolayı mide bulantısı yaşadım. Onun dışında "acaba bu sefer kaç tane gelecek?" merakı içindeydim. Ufak 50 kadar taş geldi. Renkleri açık yeşilden çok koyu yeşile kadar. Sabahki porsiyonları dediği saatte almakta fayda var. Yoksa gün içinde ne yersen ne içersen anında dışarı. Gün içinde ha bire turluyordum.

25 Temmuz. Üçüncü temizlik. Gayet iyi geçti. Reglin son gününe denk geldi, her ne kadar tavsiye edilmese de bir sorun olmadı. Tuzu içmek gittikçe zorlaşıyor sanki. Tek avuntum, çıkan taşlar. Bu sefer çok fazla ufak tefek taş çıktı. Daha yeni oluşmuş görüntüsünde, hatta taş bile değil kalıntı gibiydi. 100'den fazlaydı belki. Arada kocaman sarı-bej renkte taş düştü. Safra kesesi taşları o renkte olur. Sabah tam saatlerde içmeye özen gösterdim. Boşaltım sistemi hızlıca normale döndü.

22 Ağustos. Ve nihayet sonuncusu. Uzun bir ara vermiş oldum. Normal ve yağlı beslendim. Sanırım biraz da kilo aldım verdim. Normal beslenince 14.00 sonrası aç kalma faslı biraz sıkıntılı geçti. Akşam 6 sularında artık dayanamadım, iki saatini uykuda geçirdim. Sonra geçti. Tuzlar bu sefer fazla rahatsız etmedi, özelmişim tadını :) şaka. Yağ-limonda da bir sıkıntı yoktu. Asıl sıkıntı gece. Mide bulantısından soğuk terler içinde uyandım. Normal beslenme ve fazla proteinden. Sabah 6'da tuz porsiyonu, sonra da uyuyakalmışım. Sonuncu tuzu ancak sabah 10 gibi içebildim. Sigara sonrası hareket başladı. Normal beslendiğimden bağırsaklar doluydu. Sabah bir-iki cırcırdan sonra ancak taşlar gelmeye başladı. Bu seferki taşlar boyut olarak çok büyük, her biri en az pişmiş nohut boyutu kadardı. Ve çok fazlaydı. 100'e kadardı. Renkleri dışında hep koyu yeşil, içlerinde yeşillik renginde açık yeşildi. Bunca taşı görünce o mide bulantısını bile unuttum. Öğleden sonra çok iyi hissediyordum kendimi. Uzun zamandan beri hiç bu kadar enerjik olmamıştım. Kafam aydınlandı, keyfim yerindeydi. Çok iyi geldi.